Ana Sayfa / Hakkımızda / Bültenler / Ağır Metaller ve Mineral Noksanlıkları Otizm Nedeni
Kurumsal

Ağır Metaller ve Mineral Noksanlıkları Otizm Nedeni

Otistik çocuklarda ağır metal düzeylerinin yüksekliği, çinko ve manganez minerallerinin ise azlığı gibi bulgular çevresel faktörlerin günümüzde giderek artan otistik bozukluklarında rol oynayabileceğini düşündürüyor. Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda ağır metal birikimi ve beslenmeye bağlı mineral noksanlıklarının bir arada olması beyin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Ağır Metaller ve Mineral Noksanlıkları Otizm Nedeni Olabilir mi?
Otistik çocuklarda ağır metal düzeylerinin yüksekliği, çinko ve manganez minerallerinin ise azlığı gibi bulgular çevresel faktörlerin günümüzde giderek artan otistik bozukluklarında rol oynayabileceğini düşündürüyor. Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda ağır metal birikimi ve beslenmeye bağlı mineral noksanlıklarının bir arada olması beyin gelişimini olumsuz etkileyebilir. Otizm spektrumu bozukluklarında bütün dünyada görülen dikkat çekici artışın, başlıca sebebinin çevresel toksinleri maruz kalınması ve modern beslenme tarzının yol açtığı mikronütrient noksanlıkları olduğu düşünülüyor. Çevresel faktörlerin otizm gelişmesine yol açan genetik veya epigenetik mekanizmaların aktive olmasına katkı yapabileceği de bir başka olasılık. Bazı uzmanlar otizm gelişiminin anne karnında başladığına ve gebelikte maruz kalınan çevresel toksinlerin bu süreci tetiklediğine inanıyorlar. Nitekim yakın zamanda bebek dişlerinde yapılan bir çalışmada otistik çocukların bebek dişlerinde yüksek düzeyde ağır metale rastlanması, anne karnındaki maruziyet varsayımını destekliyor. Ayrıca gene otistik çocukların dişlerinde çinko ve manganez düzeylerinin de daha düşük olduğu saptanmış.

Aslında çevresel toksinlerin otizme neden olduğuna dair kuşkular on yıl kadar öncesine dayanıyor. O yıllarda otizm vakalarında yedi kat artış olmasıyla araştırmacıların dikkati böcek öldürücüler, tarım ilaçları, ftalatlar, PCB, alevlenme önleyici maddeler, hava kirliliği, antibakteriyel sabunlar ve potansiyel suçlu olabilecek benzeri kimyasallara yöneldi. Çocukların mikrobiyomunun toksinlerden etkilenmesi, beslenme tarzı, elektromanyetik dalgalar, antibiyotikler, D vitamini eksikliği gibi pek çok olası neden ile yaşanan otizm salgını arasında bağlantı olup olmadığı araştırılıyor. Muhtemelen çok sayıda faktörün bir araya gelmesinin otizme yol açtığı düşünülüyor.

Mineral Noksanlıkları da Rol Oynuyor

Otistik çocuklarda bugünü kadar yapılan araştırmalarda bazı eser elementlerin eksikliğine rastlanmış. Çinko, manganez, molibden ve selenyum bunlar arasında. Demir ve folat eksikliği ile otizm arasında bağlandı olduğu da gösterilmiş. Anne karnında olsa bile ağır metal maruziyetinin de otizm için risk faktörü olabileceğine ilişkin bulgular var.

Bakır, kurşun, cıva ve kadmiyum gibi bazı elementlerin fazlalığı ile otizm artasımda anlamlı bağlantıların olduğu biliniyor. Sonuç olarak hamilelikte mikronütrient eksikliğine veya toksinlere maruz kalınması anne karnındaki bebeğin beyin gelişiminde bozulmaya neden olabilir.

Bugün dünyada en yaygın kullanılan tarım ilacı olan Roundup yani glifozat (glyphosate) bir manganez şelatörü (bağlayıcısı). Bu durum niçin çocuklarda manganez eksikliğinin görülmeye başladığını açıklayabilir. Zira glifozat kullanımı ile otizm sıklığının artışı arasında bir paralellik var. Yapılan çalışmalarda alüminyum ile glikofozatın sinerjistik toksinler olarak otizme yol açabileceğine ilişkin bulgular var. Ayrıca glifozat bağırsak mikrobiyomu ve mitokondrileri etkileyen bir toksin. Sebebi ne olursa olsun, eğer otizmdeki artış devam ederse 2025 yılında doğan her iki çocuktan biri otistik olacak. Bu da durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteren bir uyarı işareti.

Beslenme, Biyokimya ve Beyin

Beslenmeye bağlı biyokimyasal değişimlerin beynimiz ve onun gelişimi üzerinde büyük rolü olduğu, yediğimiz gıdaların beyin fonksiyonunu negatif veya pozitif yönde etkileyebileceği, bugün beslenme bilimi üzerinde araştırma yapanların gördüğü bir gerçek. Zira sinir sisteminde iletişimi sağlayan nörotransmiterlerin yapımı veya fonksiyonu, vücudumuza aldığımız ya da almadığımız nütrientlerle ilişkili olan metilasyon denen çok önemli bir biyokimyasal süreçle alakalı. Başka bir deyişle metilasyonun az ya da çok olması beyin hastalıklarıyla yakından ilgili. Ruhsal bir bozukluğu olan kişilerin yüzde 70 kadarında bir metilasyon bozukluğu bulunmuş. Ayrıca ruhsal bozuklukların büyük bölümünde çinko noksanlığı görülüyor. Üstelik bu kişiler çinko desteğinden fayda sağlıyorlar.

Çinko Noksanlığı ve Bakır Yüklenmesi

Bakır yükünün fazla oluşu hemen her otizm vakasında görülen bir bulgu. Şizofreni ve lohusalık depresyonu da bakır düzeylerinin yüksek olduğu durumlar. Bakır ve serüloplazmin testleri vücutta ne kadar serbest radikal bakır bulunduğunun ve oksidatif stres düzeyinin iyi bir göstergesi. Ruh sağlığı için ideal serum bakır düzeyi desilitrede 75 ile 100 mikrogram (mcg/dL) olarak kabul ediliyor. Serüloplazmindeki bakır miktarı ise yüzde 85 - 90 civarında olmalı. Bu iki testin birlikte yapılması bakır düzeyinin yanı sıra oksidatif stres düzeyi hakkında iyi bir fikir veriyor.

Oksidatif stres artışı, istisnasız her ruhsal bozuklukta rastlanan bir durum. Şizofreni, bipolar bozukluk, şiddete eğilim veya otizm gibi pek çok beyin rahatsızlığında oksidatif stres düzeyleri olağanüstü yüksek. Bu gibi durumlarda enflamasyon belirteci olarak yüksek duyarlıklı CRP yani hs-CRP [high sensitivity C-reactive protein] testi kullanılabilir.

Modern beslenmenin içerdiği sıvı yağlar, işlenmiş gıdalar, şeker, aşırı karbonhidrat ve aşırı protein tüketimi oksidatif strese yol açan başlıca faktörler arasında. Bu beslenme tarzı ketonların azalması ve reaktif oksijen türlerinin ve ikinci serbest radikallerin artmasına neden oluyor.

Doğal Stratejiler Yararlı Olabilir

Anne karnındaki bebeğin mikrobiyomunun oluşum süreci, otizme ışık tutan bir diğer faktör. Bazı uzmanların tezlerine göre annenin antibiyotik veya doğum kontrol haplarının kullanımı nedeniyle bağırsak mikrobiyomu bozulmuşsa çocuğun mikrobiyomu bozuluyor. Bu erken bozulma, çevresel ve genetik faktörlerle birleştiğinde otizm gelişiyor.

Otistik hastaları tedavi eden doktorlar şeker ve karbonhidrat kısıtlamasının gayet iyi bir etki yaptığını görüyorlar zira bağırsaklarda çoğalan patojenik mayaların, zararlı mikroorganizmaların besini olan bu maddeler kesildiğinde mikrobiyomda düzelme oluyor. O nedenle otistik hastalara yaklaşımda aşağıdaki parametrelerin laboratuar testleriyle değerlendirilmesi çok önemli:

  • Gİ fonksiyon: Çocuğun bağırsak bakterilerinin, enflamasyon düzeyinin ve sindirim işlevinin değerlendirilmesi. Gıda intoleransı, alerji veya malnütrisyon gibi olası bozuklukların araştırılması. Örneğin karbonhidrat sindiriminde problem varsa tahıllardan kaçınılması ve sindirim enzimlerinin kullanılması önerilebilir.
  • Bağışıklık fonksiyonu ve kronik enfeksiyonla: Otistik çocukların çoğunda otoimmün sorunlara ve/veya aşırı enflamasyona rastlanıyor. Bağışıklık sisteminin incelenmesi bu açıdan önemli. Yine bununla bağlantılı olarak, kronik enfeksiyonların tanı ve tedavisi gerekiyor.
  • Mitokondri sağlığı: Mitokondriler hücrelerimizin enerji santralları olan organeller. Mitokondrileri “kömür madeninde zehirli gaz çıkışını haber veren kanaryalara” benzetebiliriz. Zira stres altında ilk önce hasara tepki veren yapılar mitokondrilerimiz. Çalışmalar otistik çocukların yüzde 60 kadarında mitokondri bozukluğu olduğunu gösteriyor. Düşük karnitin, koenzim Q10 ve belirli amino asitlerin oranları mitokondri bozukluğuna işaret edebilir. Eğer mitokondri bozukluğu bulunursa sağlıklı yağlardan zengin bir beslenme yarar sağlayabilir.
  • Çevresel toksinler: Çocuk sahibi olmayı planlayan kadınlarda ve otistik çocuklarda ağır metal yükünün ve mikronütrient (vitamin ve mineral) eksikliklerinin erken saptanarak bunların düzeltilmesi beyin gelişimini olumlu etkileyebilir. Ayrıca çevresel toksinlerden uzak durulması için plastiklerin kullanılmaması, su filtresi kullanımı, organik beslenme gibi önlemler alınabilir.
Yüksek Standartlarda Kalite Akreditasyonu
Synevo Laboratuvarları Merkezleri TS EN ISO 15189 Tıbbi Laboratuvar Kalite ve Yeterlilik Sertifikalarına sahiptir.
10 Avrupa
Ülkesi
90 Laboratuvar
Merkezi
5.500 Uzman Personel
120 Milyon Toplam Yıllık Test
E-Posta Bülteni

E-Bültenimize üye olarak, gelişmelerden, kampanyalardan ve bizden haberdar olabilirsiniz.

Kişisel Verilerin KullanımıYayın PolitikasıGizlilik Politikası
Sizi Dinliyoruz...

Kaptanpaşa Mah. Piyalepaşa Bulvarı, Ortadoğu Plaza No:73 K:4 PK.34384 Okmeydanı, Şişli / İstanbul 0850 4 20 20 20

Takip Edin

Synevo Laboratuvarları, Medicover grubun global güç ve güveni ile Türkiye’de hizmet veren, bir Synevo Network kurumudur.

© 2015 Synevo Laboratuvarları | Tüm Hakları Saklıdır.
İstanbul Laboratuvarları Ticaret A.Ş.
Sitemizde yer alan konular bilgilendirme amaçlıdır. Doktor tavsiyesi veya tedavi yerine geçmez.